17 Mayıs 2013 Cuma

anne boleyn


Evet, Anne boleyn.. herhalde, bu kadını bilmeyen, en azından duymayan kalmamıştır. o meşhur, ingiltere kralı viii. henry'nin karısı. kraliçe boleyn yani. bildiğim kadarını, uzatmadan anlatıcam..
 maria antoniette gibi, kendisi de dünya politik tarihinde yer edinmiş, önemli kadın figürlerden birisidir.                                                                                           bu kadın için henry neler yapmamış ki. evlenmesine katolik kilisesi izin vermediği için, rahatça evlilik iznini çıkartabileceği, protestanlığa bağlı anglikan kilisesini kurmuştu ingilterede. zaten ingiliz kilisesi deyince, anglikanizm akla gelir.  hoş, sonra uğruna bunları yapan, tüm dini otoriteyi karşısına alan kral, kendisine erkek çocuk veremeyen kadıncağızın boynunu vurduracaktır. olay bu kadar basit mi peki? alelade bir erkeksi ego mu? değil.

Aslında kendisinin asil bir özgeçmişi var, fakat her zaman bir mezhep düşmanı  olarak lanse edildiğinden, ingiliz halkı onu hep, "kralın aklını çelen lümpen bir aşifte" olarak bildi. ne yaptıysa, kendisini bir türlü halkına sevdiremedi. maria auntoniette gibi, cleopatra gibi, dahil olduğu halkça hep izolasyona zorlandı. bu böyledir, insanlar hakkınızda daha sizi görür görmez 10 üzerinden bir not biçerler ?/10.. sonra ne yaparsanız yapın, notunuz yükselmez.
bu da zayıf almıştı işte. hiçbir zaman siyasi erki eline alamadığından, kendisine söylenenlerin, atılan iftiraların ardıarkası kesilmedi. bir ara, kendisine erkek çocuk verememesine karşın, henry'in tutumu iyiydi, lakin, saray muhafızlarından birisiyle cinsel yakınlık kurduğuna dair bir söylenti gündeme gelince, henry kendisini iyice gözden çıkardı. halk da bastırıyordu tabi. henry baskılara dayanamayıp, kendisini şu meşhur londra kulesine kapattırdı. bugün gezip tozuyor insanlar bu kuleyi. önceleri, bir tür hapiseviydi burası. adi tutuklular gelirdi. anne boleyn de onlardan birisi olmuştu. ölüme gidene deginki süreçte, henry'nin tanrının uyguladığı bir tür sınavdan geçtiğine kendisini inandırıp durumdan kurtulacağını düşündü. ama her geçen umuları tükenmeye yüz tuttu. bol bol dua etti, komünyona gitti. zaman geçmek bilmiyordu onun için.. infaz edileceği haberini alınca, bir aklı gitti. hezeyanlara tutuldu. henry'nin hala kendisini kurtaracağına inanıyordu. ancak, olay henry'den de çıkmıştı artık.. henry kendisini cadılara uygulanan yakma yöntemi ile cezalandırmak istemiyordu. kıyamadı karısına. gitti, fransadan işinin ehli bir cellat getirdi. bir defaya mahsus kılıcını kullanması için, tonla para ödedi cellada.  anne öğrendi ki, ince boyunlu olması onun için bir avantajdı. böylece daha az acı çekebilirdi.  hem celladın elinin hafif olduğunu da duymuştu. ne güzel ya.. 
nihayetinde o kasvetli günde, kralın, "onu kafasının dalgın olduğu bir anda kes!" talimatı uyarınca cellat anne'nin boynunu tam dua ederken kopardı. anne düştü, kanları aktı.. sonrası malum prosedür, kafa sandığa kondu irlandadaki yakınlarına gösterildi, ardından bir mezarlığa kondu.. 

henry ile mutlu aile fotolarını da koyayım ki, bir zamanlar ne cici bir aile oldukları gözler önüne serilsin;


tabii, "the tudors" dizisinde, kendisine yakıştırılanlar ingiltereyi salladı bir ara. oradaki muhteşem anne'yi de koyuyorum, zaten okumazsınız bu tip yazıları, belki resim ilginizi çeker;


aynen.. biliyorsun, bak.. üstteki natalie dormer. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder