20 Mayıs 2013 Pazartesi

maginot hattı



bir kere peşinen söyleyeyim, "maginot"  değil, "majino"  şeklinde okuyoruz. yanlış telaffuzu yıllarca dilimize dolandı. hani, şu meşhur çağdaş türk ve dünya tarihi derslerinden, ii. harp ile bağlantılı belgesellerden duyduğumuz fransız savunma hattı.
öte yandan, görselde, hattın işçiliğini göstermesi bakımından iyi oldu yani :)


fransızların ikinci harpte savunmalarını gömdükleri mevzi veya en fazla, içerisinde kafeterya bulundurduğu net bir şekilde aklımızda kalmıştır. başka pek bir şey yok. bildiğim ölçüde anlatayım.
 başlarda fransızlar, alman üstün gücüne karşı savaş kararı aldıklarında, karşı hücum veya saldırıdan ziyade, bir hat gerisine gömülerek, alman saldırılarını püskürtmeyi düşlemişlerdi. zira, saldırmak başarı getirmeyebilirdi. alman saldırı gücü, fransızların çok çok ötesindeydi. yapımı bittiğinde hat, tünel ve tren yolları ile birbirine bağlanmış ve fransa topraklarının derinlerine  dek inşa edilebilmişti. fransız kumandanlar, asil fransız halkının varını yoğunu ortaya döktüğü hatta çok güveniyorlardı. bir fransız subay; "önüne çıkacak her türlü orduyu kafesinden salınmış aslan edasıyla parçalar bu hat.." diyordu.  fransızlar savaşa hazırlanmak yerine, bir bakıma savaştan korunuyorlardı.
öyle oldu mu? pek tabii hayır..
hitler, fransızların çok güvendiği ve aşılması hayli zor olan majino hattı yerine, direnişin en zayıf halkasına saldırmayı planlıyordu.  aklında başka bir şeyler vardı yani.

öte yandan, üstün alman propagandası kamplardaki fransız askerlere: "neden savaşıyorsunuz?" diye soruyordu. zaten mental açıdan dirençli olmayan fransız psikolojisi, korkuyla karışık bir hale bürünmüş olarak, almanların çeperlerini daraltmasını beklemeye aldı. aynı almanlar, ilk savaş süresince de, fransız cephelerine meryem ana resimleri asmışlardı. düşmanla savaşabilirdiniz. pekii ya düşman inancın kendisiyse?


güney kısma fransızlar, 78 tümen koydular. aşağıdan mussolini'nin ilerleme tehdidine karşılık da, 17 tümen daha konuşlanmışt. savaş ilanında dahi bulunmayan alman orduları, aniden bir hareketle üst kısımdaki lüksemburg, danimarka gibi küçük ülkelerin kuzey sınırlarından majino hattına girdiler.  başlangıçta direniş kuvvetliydi. lakin, saldırının sonraki zaman dilimlerinde  tam da beklenmedik alman saldırısı karşısında yarılmaya başlayan hattın ardına da, alman uçakları yoğun bombardımanlar yapıyorlardı. uçaklarca temizlenen hat arkası alanlara, 10 bin dolayında alman paraşütçü girmeyi başardılar. fransız lejyonerler, iki ateş arasında kalmışlardı artık. zaten bakıldığında, fransız lejyonu dedikleri asker tipi,  kendi  ve aile sabıkalarında yüz kızartıcı bir suç bulundurmayan, para kazanmak isteyen, lümpen takımdan birkaç bin delikanlıdan oluşuyordu.  
 müttefikler, asıl saldırının majino üzerine yapılmasını beklerken, asıl saldırı umulmadık bir yerden, arden ormanından yapılmıştı. şimdiki gidişat, fransız idarecilerin hesaplayamadığı bir şanssızlığa gebeydi artık.


hitler, tanklarını ormanda üzerinde ilerletmiş, hattın çevrelemediği alanlardan dolandırarak,  fransız tümenlerinin ardına sarkıtmıştı. bir sabah uyandıklarına fransızlar; kendilerine: "asta la vista, baby!" diyen alman panzerlerini görmüşlerdi. :) 
saldırıları sonrası, fransız ordusunun 5 de 2 si kaybedilmişti ve sağlam tümen sayısı artık 50'idi. üstelik, hat geçildiğinde, paraşütçü akınları nedeniyle savunma yapacak ihtiyat birlikleri de yok olmuştu. 

nihayetinde, alman orduları majino'nun sol kanadını kıskıvrak hapsederek, geri çekilmeye zorladı. artık hat yarılmıştı ve beyaz bayrak muhabbetleri dönmeye başlamıştı. mussolini de, sıranın kendisine geldiğini farkedip, askerini yukarı, kuzeye doğru sürmeye başlamıştı. 
fransızların inandıkları, güvendikleri savunma güçleri, tam 2 hafta alman egosunun atında ezildi. fransızlar, 2 haftada yere serildiler. 
artık teslim olmak isteyen fransızlar, birinci dünya savaşı sonrası versay antlaşmasının imzalandığı o vagonda hitler'in doymaz egosu için ağır bedeli ödeyeceklerdi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder