bir kere peşinen söyleyeyim, "maginot" değil, "majino" şeklinde okuyoruz. yanlış telaffuzu yıllarca dilimize dolandı. hani, şu meşhur çağdaş türk ve dünya tarihi derslerinden, ii. harp ile bağlantılı belgesellerden duyduğumuz fransız savunma hattı.
öte yandan, görselde, hattın işçiliğini göstermesi bakımından iyi oldu yani :)
fransızların ikinci harpte savunmalarını gömdükleri mevzi veya en fazla, içerisinde kafeterya bulundurduğu net bir şekilde aklımızda kalmıştır. başka pek bir şey yok. bildiğim ölçüde anlatayım.
başlarda fransızlar, alman üstün
gücüne karşı savaş kararı aldıklarında, karşı hücum veya saldırıdan ziyade, bir hat gerisine gömülerek, alman saldırılarını püskürtmeyi düşlemişlerdi. zira, saldırmak başarı getirmeyebilirdi. alman saldırı gücü, fransızların çok çok ötesindeydi. yapımı bittiğinde hat, tünel ve
tren yolları ile birbirine bağlanmış ve fransa topraklarının derinlerine dek inşa edilebilmişti. fransız kumandanlar, asil fransız halkının varını yoğunu ortaya döktüğü hatta çok güveniyorlardı. bir fransız subay; "önüne çıkacak her türlü orduyu kafesinden salınmış aslan edasıyla parçalar bu hat.." diyordu. fransızlar savaşa hazırlanmak yerine, bir bakıma savaştan korunuyorlardı.
öyle oldu mu? pek tabii hayır..
hitler, fransızların çok güvendiği ve aşılması hayli zor olan
majino hattı yerine, direnişin en zayıf halkasına saldırmayı planlıyordu. aklında başka bir şeyler vardı yani.
öte yandan, üstün
alman propagandası kamplardaki fransız askerlere: "neden
savaşıyorsunuz?" diye soruyordu. zaten mental açıdan dirençli olmayan
fransız psikolojisi, korkuyla karışık bir hale bürünmüş olarak, almanların
çeperlerini daraltmasını beklemeye aldı. aynı almanlar, ilk savaş süresince de, fransız cephelerine meryem ana resimleri asmışlardı. düşmanla savaşabilirdiniz. pekii ya düşman inancın kendisiyse?
güney kısma
fransızlar, 78 tümen koydular. aşağıdan mussolini'nin ilerleme tehdidine
karşılık da, 17 tümen daha konuşlanmışt. savaş ilanında dahi bulunmayan alman
orduları, aniden bir hareketle üst
kısımdaki lüksemburg, danimarka gibi küçük ülkelerin kuzey
sınırlarından majino hattına girdiler. başlangıçta direniş kuvvetliydi. lakin, saldırının sonraki zaman dilimlerinde tam da beklenmedik alman saldırısı
karşısında yarılmaya başlayan hattın ardına da, alman uçakları yoğun
bombardımanlar yapıyorlardı. uçaklarca temizlenen hat arkası alanlara, 10 bin
dolayında alman paraşütçü girmeyi başardılar. fransız lejyonerler, iki ateş arasında kalmışlardı artık. zaten bakıldığında, fransız lejyonu dedikleri asker tipi, kendi ve aile sabıkalarında yüz kızartıcı bir suç bulundurmayan, para kazanmak isteyen, lümpen takımdan birkaç bin delikanlıdan oluşuyordu.
müttefikler, asıl saldırının
majino üzerine yapılmasını beklerken, asıl saldırı umulmadık bir
yerden, arden ormanından yapılmıştı. şimdiki gidişat, fransız idarecilerin hesaplayamadığı bir şanssızlığa gebeydi artık.
saldırıları sonrası, fransız ordusunun 5 de 2 si kaybedilmişti ve sağlam tümen sayısı artık 50'idi. üstelik, hat geçildiğinde, paraşütçü akınları nedeniyle savunma yapacak ihtiyat birlikleri de yok olmuştu.
nihayetinde,
alman orduları majino'nun sol kanadını kıskıvrak hapsederek, geri çekilmeye
zorladı. artık hat yarılmıştı ve beyaz bayrak muhabbetleri dönmeye başlamıştı.
mussolini de, sıranın kendisine geldiğini farkedip, askerini yukarı, kuzeye
doğru sürmeye başlamıştı.
fransızların inandıkları, güvendikleri savunma güçleri, tam 2 hafta alman egosunun atında ezildi. fransızlar, 2 haftada yere serildiler.
artık teslim
olmak isteyen fransızlar, birinci dünya savaşı sonrası versay
antlaşmasının imzalandığı o vagonda hitler'in doymaz egosu için ağır bedeli
ödeyeceklerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder