20 Nisan 2013 Cumartesi

Neanderthal İnsanının Yaşadığı İmaj Problemi




Popüler kültürümüzde yer edinmiş, darwinist paradigmaya göre, ilk insan-hayvan kırması neanderthal insanına dair  ilk bilgilendirmelere, yaklaşık 150 yıl evvel ulaşıldığı söylenebilir. En azından ben böyle biliyorum.

1848 yılında, britanya imparatorluğuna bağlı cebelitarık topraklarında,  yapımı devam eden kale inşaatı esnasında bir ingiliz asker, neanderthallere ait olduğu sonradan öğrenilecek çeşitli kemikler bulur. ardından, bu alanda ilk çalışmaları yapacak arkeolog olaya el koyar ve bulunanların, eski çağlarda yaşamış atalarımıza ait birer parça olduğu fikrine sarılır.
işte, neanderthal insanının zaman yolculuğu da, tam burada start alır..
hoş, haklarında fikir yürütebilmek için, bir asır daha geçmesi gerekti tabii.  yirminci asrın ilk çeyreğinde, bilhassa yeşeren sinema sektörünün de etkisiyle, neanderthal insanına dair yeni bir merak ivme kazandı. 
takiben, haklarında ilgi uyandırmaya devam edecek  çeşitli teoriler üretilmeye başlandı. 

ancak, Başlarda bilim adamları tarafından gereken ilgiyi görmüyordu dedelerimiz. bu sebeple, "mağara adamı",  "neanderthal adamı" gibi, yavan  yakıştırmalara yapılıyordu kendilerine.  Oysa, onlar geniş coğrafyalara yayılarak hayat mücadelelerini sürdürmüş, bir tür varlık formuydu. formolojileri insan benzeriydi. 

özellikle yükselen hollywood sinemasının etkisiyle, dedelerimiz: kaba saba, eşlerini saçlarından sürükleyerek  sağa sola götüren, tek aktivitesi avlamak olup, barındığı mağarasının kapı eşiğinden dışarı kolay kolay adım atmayan, dışakapalı bir adam tipi. kaptan mağara adamı karakterini bilmeyenimiz yoktur.. bu adam, tam da bu imajın getirisidir. 

        
   Bu kıl yumağı adamların, atfedildiği doğaya sahip olup olmadıklarını kavramak zor biraz..  lakin yukarıda bahsettiğim yaşamsal özelliklere sahip bu adamlardan fazlasını beklemek zordu biliminsanlarına göre. pekii, bu kanı değişti mi? 
değişti elbetteki. başlarda bilim insanları (bilimadamı yok) diş minesinde açlıktan öldüğüne dair izlere rastlanılmasından sebep,  açılığa karşı koyabilmek isteğiyle birbirlerine saldırıp, "kanibal" da denilen yamyamlık serüveni geçirmiş olabileceklerini bile düşündüler. bu öndeyiler, mağara adamının barbarlığını katmerliyordu. 

onlar; hantal, tembel, kıl yumağı, fonksiyonel zihinsel aktivetelerden dahi yoksun, birer varlıktılar.  modern insana göre 2 kat büyük burun ve omuzlar, bu hunhar doğayı perçinleştiren birer detaydılar. 

ancak bu böyle sürüp gitmedi.. buzul çağında yaşamış neanderthal insanı, yaşadığı coğrafi zorluklara uyum sağlama bilmişti.  düşünün, bu herifler günümüzde  yaklaşık 100 ila 200 bin yıl önce yaşamlarını idame ettirdiler. ve homo sapien sapiensler onları tarih sayfasından silene dek, tek güçtüler. 

avrupaya göçlerinden sonra geçirdikleri değişim,  ateş ve hayvanları evcilleştirmek konusunda mesafe katetmelerini olanaklı kılmıştı.  biliminsanları baktılar ki, o küçücük mağaralarında, ateş yakıp, tek kullanımlık kayadan ocaklar inşa eden,  primitif manadaki ilk flüt ile, kainatın ilk ezgisini üfleyen bu adamlar, sanıldığı "herif"  ve "barbar" olamazlardı. tam olarak değişim de burada başladı. kanaatime göre,  sentimental özelliklerden yoksun bu adamların sert doğa koşullarına uyum sağlayabilmek için yetkinleştirdikleri kalın derilerinin takdir edilmesi de, böyle oldu..

artık, şu şekilde güzel neanderthal betimlemeleri var;



benim, en beğendiğim neanderthal insanı tasviri savaşçı doğalarını yansıtması hususunda başarılı olan, şu resim







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder