25 Nisan 2013 Perşembe

tarık akan'ın sinema kariyerindeki değişim


tarık akan'ın film kariyerine, pekçok kişiyi ünlü etmiş, "ses dergisi"nin düzenlediği bir yarışmada aldığı birincilik sonrası görev aldığı irili ufaklı yapımlardan sonra, 70'de çevirdiği "kader bağlayınca" isimli filmiyle başarılı bir şekilde start verdiğini biliyoruz.  bu  süreçten günümüze kadar geçen 43 yılda, tarık abinin sinemagrofisinde muazzam bir dönüş olmuştur.

70 ila 74-75 yılları arası, bizim gözümüzdeki tarık akan profilini yaratan; çapkın, yakışıklı zengin delikanlı rolüyle, suya sabuna dokunmayan filmlerde grev aldı kendisi.. büyükannelerimizin fotoğraflarını yastığının altında sakladığı akan, o zamanlar kulakları kapatacak kadar uzun fauller, boyuyla çok da orantılı olmayan kilosu, bebeksi yüzü  (hatta bunu değerlendirmek için bebek yüzlü bir filmi dahi vardır) yakışıklı çehresi vedar gömlekleriyle, tam da bir mirasyediyi canlandıracak özelliklere sahipti.

tarık abi bu süreçte; üç sevgili, çapkın hırsız, ah nerede, tatlı dillim, evcilik oyunu, yalancı yarim, sev kardeşim, bebek yüzlü, boşver arkadaş, ateş böceği, mühendis aydın, oh olsun gibi eğlenceli filmlerle keyif verdi, ama düşündürmedi.. hoş, en azından, bu endüstrinin gelişme gösterdiği dönemlerde, oyuncuya gelene dek, kırk takla atılıyordu.  parayı oyuncular veya senaristlerden çok, yönetmenlerin kazandığı söylenir.. anımsadığım kadarıyla kendisi, oyunculuktan kazandığı paranın yetmemesinden sebep, ek iş olarak taksicilik dahi yapmıştır.



benim şahsi fikrim, bu filmlerin arasında en iyisi, 75 türkiye güzeli "harika değirmenci" ile çevirdiği, "aşk dediğin laf değildir" isimli filmiydi. kendisi, çok güzel aktrisle görev aldı, ama en iyisi harika'ydı. harika ablanın kadir inanır ile çevirdiği, hafif "lost" tarzı bir filmi vardır ki, o da sinemamızda tektir.

halit akçatepe ile görev aldığı "canım kardeşim" filmini ise, izleyip de duygulanmayan yoktur herhalde (ben ağlamadım, babam ve oğlum dediler, onda da ağlamadım)

özellikle kendisinin bedenini gözler önüne serdiği, uzunca boyu ve endamıyla çıplak çektiği sahneler ilgimi çekerdi. bir de, can verdiği karakterin sıkıntılı anlardan çözüme ulaştığı sahneleri canlandırdığında, elini alnına götürüp terini sildikten sonra, boştaki diğer eliyle de, kullandığı elini silme hareketi, bir tek benim mi dikkatimi çekti bilmem..

işte, benim bahsini etmek istediğim dönüşüm, tüm bunları arkada bıraktırmayı gerektirdi. "bıyıksız çevirdiğim filmleri, filmden saymıyorum" diyen akan, reformunu "baraj isimli filmde yaptı..


Bildiğim kadarıyla, bıyık bıraktığı ilk fiilmi de bu.. artık, o zengin züppesi eleman gitmiş, yerine memleket meseleleri, yolsuzluk ve haksızlıkla mücadele eden, ilgili bireylerin hikayesini yansıttığı filmler gelmişti.


takiben metraja alınan, 77 yapım yıllı "maden filmi ise, cüneyt arkın ile kendisi arasındaki tatlı bir rekabeti de beraberinde getirmişti. kapakta hangi yıldızın  isminin yer alacağı tartışması olmuştu ki, daha arka planda kalarak "nurettin"  ismiyle rol aldığı film, epeyice ses getirmişti.


şerif gönen'in yönetmenliğini yaptığı, "nehir" isimli filmde de, yaklaşık  olarak benzeri bir karakteri canlandırmış tarık abi.

75 dönüşümü sonrası en çok beğenilen filmlerinden birisi de, seyit ali'yi canlandırdığı, "yol" idi. kırsal yerleşimde hayatını idame ettirmeye çalışan insanların sıkıntıları, sağlık problemleri gibi temaları işleyen film, cannes'de altın palmiye bile kazanmıştı.

81 deki bir konuşması sonrası ülkeye dahi girmesine engel olunan tarık abi, 2002 de "anne kafamda bit var" isimli, politik tabanlı biyografik kitaplar durduğu yeri sergilemişti.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Neanderthal İnsanının Yaşadığı İmaj Problemi




Popüler kültürümüzde yer edinmiş, darwinist paradigmaya göre, ilk insan-hayvan kırması neanderthal insanına dair  ilk bilgilendirmelere, yaklaşık 150 yıl evvel ulaşıldığı söylenebilir. En azından ben böyle biliyorum.

1848 yılında, britanya imparatorluğuna bağlı cebelitarık topraklarında,  yapımı devam eden kale inşaatı esnasında bir ingiliz asker, neanderthallere ait olduğu sonradan öğrenilecek çeşitli kemikler bulur. ardından, bu alanda ilk çalışmaları yapacak arkeolog olaya el koyar ve bulunanların, eski çağlarda yaşamış atalarımıza ait birer parça olduğu fikrine sarılır.
işte, neanderthal insanının zaman yolculuğu da, tam burada start alır..
hoş, haklarında fikir yürütebilmek için, bir asır daha geçmesi gerekti tabii.  yirminci asrın ilk çeyreğinde, bilhassa yeşeren sinema sektörünün de etkisiyle, neanderthal insanına dair yeni bir merak ivme kazandı. 
takiben, haklarında ilgi uyandırmaya devam edecek  çeşitli teoriler üretilmeye başlandı. 

ancak, Başlarda bilim adamları tarafından gereken ilgiyi görmüyordu dedelerimiz. bu sebeple, "mağara adamı",  "neanderthal adamı" gibi, yavan  yakıştırmalara yapılıyordu kendilerine.  Oysa, onlar geniş coğrafyalara yayılarak hayat mücadelelerini sürdürmüş, bir tür varlık formuydu. formolojileri insan benzeriydi. 

özellikle yükselen hollywood sinemasının etkisiyle, dedelerimiz: kaba saba, eşlerini saçlarından sürükleyerek  sağa sola götüren, tek aktivitesi avlamak olup, barındığı mağarasının kapı eşiğinden dışarı kolay kolay adım atmayan, dışakapalı bir adam tipi. kaptan mağara adamı karakterini bilmeyenimiz yoktur.. bu adam, tam da bu imajın getirisidir. 

        
   Bu kıl yumağı adamların, atfedildiği doğaya sahip olup olmadıklarını kavramak zor biraz..  lakin yukarıda bahsettiğim yaşamsal özelliklere sahip bu adamlardan fazlasını beklemek zordu biliminsanlarına göre. pekii, bu kanı değişti mi? 
değişti elbetteki. başlarda bilim insanları (bilimadamı yok) diş minesinde açlıktan öldüğüne dair izlere rastlanılmasından sebep,  açılığa karşı koyabilmek isteğiyle birbirlerine saldırıp, "kanibal" da denilen yamyamlık serüveni geçirmiş olabileceklerini bile düşündüler. bu öndeyiler, mağara adamının barbarlığını katmerliyordu. 

onlar; hantal, tembel, kıl yumağı, fonksiyonel zihinsel aktivetelerden dahi yoksun, birer varlıktılar.  modern insana göre 2 kat büyük burun ve omuzlar, bu hunhar doğayı perçinleştiren birer detaydılar. 

ancak bu böyle sürüp gitmedi.. buzul çağında yaşamış neanderthal insanı, yaşadığı coğrafi zorluklara uyum sağlama bilmişti.  düşünün, bu herifler günümüzde  yaklaşık 100 ila 200 bin yıl önce yaşamlarını idame ettirdiler. ve homo sapien sapiensler onları tarih sayfasından silene dek, tek güçtüler. 

avrupaya göçlerinden sonra geçirdikleri değişim,  ateş ve hayvanları evcilleştirmek konusunda mesafe katetmelerini olanaklı kılmıştı.  biliminsanları baktılar ki, o küçücük mağaralarında, ateş yakıp, tek kullanımlık kayadan ocaklar inşa eden,  primitif manadaki ilk flüt ile, kainatın ilk ezgisini üfleyen bu adamlar, sanıldığı "herif"  ve "barbar" olamazlardı. tam olarak değişim de burada başladı. kanaatime göre,  sentimental özelliklerden yoksun bu adamların sert doğa koşullarına uyum sağlayabilmek için yetkinleştirdikleri kalın derilerinin takdir edilmesi de, böyle oldu..

artık, şu şekilde güzel neanderthal betimlemeleri var;



benim, en beğendiğim neanderthal insanı tasviri savaşçı doğalarını yansıtması hususunda başarılı olan, şu resim