2 Aralık 2014 Salı

Cumhuriyetçi Tiran Devrinin Atlanan Detayları

tarih derslerinden;  “fransız ihtilalinin yaydığı milliyetçilik düşüncesi, osmanlı toprağı altındaki ulusları etkiledi” genel görüşü dışında hakkında çok bir şey bilmediğimiz fransız ihtilalinin, arka sıralarda kalmış detaylarına değineceğim.

 bir eğlence aracı olarak giyotin

ihtilal öncesi fransanın en  korkunç sembolü olan giyotin, kral devrildikten sonra da  sağlam mesai yapmıştı. öyle ki, gün içinde felanca yerde yapılacak infazların bilgilendirmesini içeren afişler ağaç ve duvarlara asılırdı. böylece halk, evde oturacağına kalkar idam izlemeye giderdi.  charles dickens’ın iki şehrin hikayesi isimli kitabında anlattığına göre, idamların sayısı öylesine fazlaydı ki, insanlar artık infazları seyretmekten bıkmışlardı. zaten infaz öncesi ensesi tıraş edilen mahkumlar birkaç saat paris sokaklarında dolaştırılarak halka rencide ediliyordu. İlginç bir anekdot da, zenginlerin mülklerinin yağmalandığı sıralarda, "külotsuz" fransız halkından şarap sanılarak boya fıçılarını fondiplenip içilmesii sonrası, aralarından 67 kadarının ölmesidir. 


giyotin hakkında efsaneler 



icadının kendi adını verdiği giyotin namlı alet, daha acısız bir ölüm sağlasın diye kullanılmaya başlamıştı. ancak bazen tutuklunun canını tam olarak çıkartamıyordu. öyle ki, giyotinle kesilen kafaların  temas sonrası ilk 5-8 saniye arasında koptuğu bedenini tanıdığı ve hala tepki verdiği yönünde sayısız öykü anlatılmaktaydı.
 bunlardan birinde, jironden jean paul marat’ı küvetinde öldüren feminist  charlotte corday, jakobenler tarafından giyotine yollanmış, daha sonra idam edilen kadının kafası halka gösterilmişti.  halka fahişe olarak tanıtılan cordayın yüzünün, idamı izleyenlerin kendine tükürmesi sonrası sonrası kızardığı söylenmektedir.  aynı şekilde, hayatını bilime adayan antoine lavoisier de ölmeden önce; “öldüğümde kopan kafam size gülümserse, bilinki giyotin hakkında anlatılan hikayeler doğrudur” demişti. rivayet odur ki, lavouiser’in kafası düştükten sonra bir süre  kendine bakanlara gülümsemiştir. 
Muhalifleri sindirmede kullanılan giyotin, aşağılayıcı olduğu intiba nedeniyle hitler tarafından 20. asırda da kullanılmıştır. 


kral’ın tutuklanışı


kral onaltıncı lui, kazan kaynamaya başladıktan sonra fransada sonunun geldiğini anlayınca ülkeden kaçmak istemiş, efradını toplayarak faytona binmişti. belçika sınırını geçerlese, kurtulacaklardı.  ne var ki faytonları kırsal bir arazide durduruldu. kontrolü yapan asker, 

ilk etapta ailenin geçmesine izin verse de, daha sonra; “yaw ağa nereden anımsıyorum ben bu herifin suratını?” diyerek  elini cebine atar, bir de bakar ki, az önce gördüğü adam, paranın üzerinde resmi bulunan adamdır.  fayton durdurulur, kral tutuklanır. 



- robespierre’nin ölümü


tiranlığı kovmak bahanesiyle devrim yapıp, kraldan çok zorbalaşan cumhuriyetçi jakoben robespierre, ip jakobenlerin ellerinden kaçtıktan sonra tutuklananlar arasına girmişti. sabaha idam edilecek robespierre, hasımlarının  elinde ölmektense, intihar etmeyi yeğledi. ne var ki, çenesine dayadığı silah ölümünü getirmeyerek onu sakat bıraktı. sabaha kadar kanlar içinde  can çekişen robespierre’in imdadına sabahki idam yetişti.

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Gauguin ve Meryem



meryem ana, batı dünyasında her daim inceliğin ve güzelliğin sembolü olarak görülmüştür. o nedenle, hem orta hem de yeniçağ boyunca, devamlı surette güzel bir kadın olarak tasvir edilmiştir. sonraki yüzyıllarda, bu resim geleneği aynı paralelde sürmüştür. ne var ki gauguin, isa'nın doğumunun en sıradışı yorumlarından birisini yaparak, meryem ana tasvirlerine bambaşka bir boyut kazandırmıştır.

madonna'yı, isa'yı dünyaya getirdikten sonra yorgun ve tükenmiş halde resmetmek, sağlam göt isteyen bir uğraşıdır. paul, meryem hakkındaki fundamental algıyı yıkan resmini çizerken, 16 yaşındaki tahitili sevgilisi de meryem ana için modellik yapmıştır. sevgilisini olduğu gibi tuvalet aktararak, klasik meryem tablosu detaylarının dışına taşmıştır.. zaten resimlerinde de görüleceği gibi, biçimsel açıdan meryem çizimlerinin hayli uzağındadır. ayrıca, bakire meryeme hayat veren tahitili hatun, bakire değildir. üstelik paul'un çocuğuna hamiledir. öyle tahmin ediyoruz ki, değer verdiği sevgilisi ve ondan doğacak çocuğunu anlamlı bir şekilde ölümsüzleştirmek istemiş. 
daha sonra binbir güçlükle amerikaya gönderilen eser, yoğun eleştiri aldı ve alıcı bulamadı tabiatıyla.

ikinci harp yıllarında müttefik bombardımanı ve tarihi eser kaçıran, hırsız ss subaylarının eline düşmekten kurtarıldı. god's child adındaki tablo, alışılmışın dışında insani bir meryem portresi ortaya koyduğundan, gözüme girdi diyebilirim;