28 Haziran 2013 Cuma

mavi zemin üzerine üç zambak ve etienne

yine fantastik ve güzel bir tarihi konu ile sizlere sesleneceğim. kalplerinizi titretmeye geliyorum :) şu yukarıda gördüğünüz yakışıklı çocuk, dünya politik literatürünün arkada kalmış ama bir o kadar da garip nüanslarından birisinin altına imzasını çakmıştır. yakışıklı evet.. bakmayın tipik ortaçağ asili gibi yandan yandan poz verdiğine, bebek yüzü var kendisinin :) etienne bir fransız delikanlıdır. çocukların katıldığı haçlı seferlerinin organizatörüdür. evet, rolü bu.. ardarda haçlı seferleri düzenleniyor, sapkın birkaç hıristiyan tarikatı yok edilse de, islam devletlerine pek zarar verilemiyordu. en son etienne, marsilya dolaylarında elinde papaya verilmek üzere bir mektup taşıdığını söyleyerek ortaya çıktı. papa ise, kendisine ulaşma girişimlerini; "köyüne dön lan velet!" şeklinde yanıtlayarak reddetti. ama çocuğun ülküsü büyüktü ve bir çekirdek anlayışa oturtulmuştu. etienne, kendisine isa'nın bir mektup verdiğini; mektupta, günaha batmış erişkinler yerine, kendisi gibi saf ve temiz çocukların görevlendirildiği takdirde, haçlı seferlerinin başarıyla sonuçlanıp kudüs'ün alınabileceğini belirtiyordu.
etienne, papanın uyarısını dinlemedi tabii. tüm fransayı gezdi ve olayı anlattı. bayağı taraftar topladı. çoğu gönüllü olmak üzere, binlerce erkek ve kız çocuğu kutsal topraklar'a gitmek üzere inandırdı. hatta bir de müneccim edasıyla marsilya limanına vardıklarında, denizin musa'nın öyküsünde olduğu gibi ikiye ayrılacağını ve kutsal topraklara su üzerinde gideceklerini söyledi. etienne başlığına da adını verdiğim bir flama yaptı. bu, düz mavi zemin üzerine üç zambağın bulunduğu bir flamaydı ve kendisi isanın mektubuyla birlikte bunu, özel olarak gezindiği at arabasında taşıyordu. diğerleri mi? onlar yayaydılar tabi..
etienne ve kankaları gittikleri yerde sevinçle karşılanıyordu ama yaz aylarında yolculuk ettiklerinden, yöre halklarının kendilerine verecek pek bir şeyi kalmamıştı. bu da, bazı elemanlarında açlıktan telef olmasına neden oldu. marsilya limanına geldiklerinde, deniz yarılmadı söylendiği gibi. :( çucukların bir kısmı geri döndü bir kısmı "etienne ile sonuna kadar devam!" dedi. bir süre sonra tıkandılar tabii. ellerinden tutacak kimseleri yoktu öte yandan, kutsal topraklar beklemezdi. yakup'un, ishak'ın, isa'nın toprakları müslümanların elinde kan ağlıyordu. gençlerin yanına iki cenevizli denizci yanaştı ve tanrı rızası adına onları kutsal topraklara götüreceklerini söyledi. çocuklar hoplayıp zıpladılar. adamlar bunları gemilere bindirdileeeee ve alıp götürdüler. ama nereye? çocuklardan 18 yıl boyunca tek bir haber bile alınamadı. sonra doğudan gelen bir papaz; "onları o iki denizci cezayirde köle olarak sattı. mısırlılara, eyyubilere falan" deyince, tarihteki en büyük trajedilerden birisi daha öğrenilmiş oldu.. iş bu çocuk, isminin önüne aziz anlamına gelen "saint" unvanını aldı. "saint etienne" oldu. jean d'arc gibi o da çobandı ve onun gibi aziz oldu.. aynı isimler bir fransız kenti ve hatta futbol kulübü vardır. bunlara ismini, bu cesur yürekli çocuk verdi...

20 Haziran 2013 Perşembe

stigmata

stigmata.. mesihin yaralanmalarının kutsal tezahürü. nadir rastlanılan bir detay olarak kabul gören, ilginç bir inanıştır. yaklaşık 800 yıllık bir geçmişi olduğu, zihinsel hükmetme sonrası bedende vukuu bulduğu da söylenir. isa'nın çarmıhtaki son saatlerinde aldığı yaralar olduğu sanılıyor. mesih'in idam edilmek üzere geçtiği yol boyunca çarmıhı kendisine sabitleyen çivilerin bunlara sebep olduğunu söylememiz olası. etimolojik kökenine bakarsak, antik grekçede stigmata; tam olarak "damga" demektir. zamanla (yaklaşık 1000 yıl) damga anlamından, isa'nın çarmıha gerilmesinin mistik işaretlerine dönüşüverdi. incil'de, aziz pavlus'un galatya adıyla bilinen, o dönemki anadolu halkına yolladığı mektupta geçer. "bundan böyle kimse bana sorun çıkarmasın. çünkü ben, isa'nın yara izlerini bedenimde taşıyorum." (galatyalılar 6:12) gözlerinizi kaparsınız, muazzam bir ışık hüzmesi, ardından da mesihin yüzünü görürsünüz. aydınlık çöktüğünde ise, sağ ve solunuzda bir şeyler akıp duruyordur artık. nadir de olsa, gözyaşı döküldüğü de görülür. etki öylesine büyük ki, mesihin el ve ayak bilekleri böbrünüzde bile belli oluyor. başta katolik italyada anlatılagelen öyküler, katoliklerin yoğun olarak yaşadığı güney amerikada dolup taşmıştır.. aziz francesko, pavlus sonrası olayı yaşayanlardandır. ve isa'nın gönderdiği ışınlarla böbründe, yüzünde ve diğer birkaç değişik uzvunda bu yaraların oluştuğuna inanılıyor. olayı yaşayan katolik pio isimli bir başka aziz, hergün bir fincan kan kaybetse de, kan nakline ihtiyaç duymamış, hatta bu süreçte oluşan yaraların hiçbirisi miktop kapmamıştır. ilginçtir, kendisi hayatını kaybettiğinde, vücudunda yaraya rastlanılamadı. inanlılara göre, bu durum kendisinin hıristiyan alemine katkısının ölümü ile sonra ermesiyle ortadan kalktığı söylendi.